- 24 Ocak 2023
- 15,321
- 378
Sevgili ziyaretçimiz, bu makalemizde, ”Tanrı’nın Gözünde Kadın” konusunu Hristiyan bakış açısıyla irdeleyeceğiz. Bizim temel kaynağımız Tanrı sözü olan İncil’dir. Eğer kargo dahil ücretsiz İncil almak isterseniz, aşağıdaki linkten formu doldurmanız yeterlidir. Size iyi okumalar diliyoruz.
Kadınların gördüğü işkenceyi de işte bu üçüncü sayfa haberlerinden anlayabilirsiniz. Erkek çocuk doğurmadığı için kocasının sıcak su döküp yaktığı bir kadın, bir başka gün sadece namusundan şüphelendikleri için taşlanarak öldürülmüş bir kadın ve dayak yiyen yüzlerce kadın… Bir sürü sebepten dolayı şiddet görmüş kadınlar… Dövülmeleri için yalnızca küçük bir sebep yeter. Çünkü erkeğin, onun üzerinde yetkisi var; erkek döver de sever de!
Eğer kadın erkekten daha güçlü olsaydı (hem maddi hem de fiziksel açıdan), eminim ki kadınlar da erkekleri dövebilir ya da baskı altına alabilirdi. Hatta bunun örneklerini nadiren de olsa görebiliyoruz.
Bu sadece erkek ya da kadın olmaktan kaynaklı bir sorun değil, bu; insan olmanın getirdiği bir sorundur. Peki bu sorunun çaresi var mı? Bugüne kadar alınan önlemler, tüm bu baskıların ya da eşitsizliğin sonunu getirmiş midir? Hayır. Peki ezilenlerin hakkını kim savunacak, kim bizi anlayarak şefkat gösterecek; eşimizin, babamızın, ağabeyimizi ya da patronumuzun fikrini değiştirecek? Böyle gelmiş böyle mi gidecek?
Toplumlara baktığımızda, özellikle kadınlara yapılan istismarın kaynağının, “din” olduğunu görüyoruz. Sadece ilahi dinlerde değil, çok tanrılı dinlerde de kadın istismar edilmiş ve yanlış amaçlar için kullanmıştır.
” Kadın şunu yapamaz, böyle yürüyemez, bunu giyemez, onu takamaz…” Tüm bu kuralların amacı nedir ya da bu kurallar sadece kadın için midir?
Güçlü taraf, ne yazık ki zayıf tarafı ezme aracı olarak inançların getirdiği katı düzeni kullanma fırsatını kaçırmamış.
Peki Tanrı gerçekten böyle mi istiyor? Güçlünün zayıfı ezdiği, hor gördüğü bir dünya mı Tanrı’nın arzuladığı? Hatta bir kadın olarak, en sonunda şöyle bile düşünebilirsiniz: Tanrı beni düşünüyor mu? Bana değer veriyor mu? Kadının Tanrı’nın gözünde bir değeri var mı?
İnsanların yaptıklarıyla Tanrı’yı değerlendirmek yanlıştır. İnsanın günahı Tanrı’nın iyiliğini ve kutsallığını örtemez. Tanrı bizi seviyor. İnsanlar O’nun sözlerini her devirde suistimal etseler de, O bizi yinede çok seviyor.
Ne yazık ki insan elinde bulundurduğu gücü, kendi çıkarı için kullanmaya bayılıyor. Bu yüzden ya inançları töre ve gelenek haline getirilip baskı aracı olarak ya da insanları bedensel olarak kötü şekillerde kullanıyor. Örneğin siyah derili insanlar, dersinin rengi beyaz olan insanlar tarafından; Tanrı tarafından verilmiş bir hak olduğu iddia edilerek, yüzlerce yıl köle olarak kullanılmışlardır. Ya da başka bir putperest inanca mensup olan erkekler, kadınları tapınaklarda fahişe olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Tarih sayfalarında bu tür şeylere her dönemde rastlayabilirsiniz.
Yukarıda Tanrı’nın bize olan sevgisinden kısa da olsa bahsettik. Acı içindeki, haksızlığa uğramış bir kişi için, sevgiden bahsetmek acı verici olabiliyor. Çünkü insan acı çektikçe, Tanrı’nın varlığından ya şüphe duyuyor ya da O’na daha çok bağlanıyor.
Bizim için Tanrı’nın Sözü olan ve Tanrı’yı gerçekten tanımak için tek kaynak olan Kutsal Kitap’ta, biz kadınlar hakkında neler söylendiğine bakmak istiyorum. İncelemeye Eski Antlaşma dediğimiz Tevrat ve Zebur’dan başlayalım. Daha sonra İncil’den, İsa Mesih’in sözlerine ve İncil’in kadınlar için neler söylediğine bakacağız.
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Tanrı insanları kendi suretinde yarattı. “Tanrı suretinde yaratılmak” ne demektir? Tanrı suretinde yaratılmak, Tanrı’nın kendi benzeyişinde olmak demektir.
İçimizde Tanrı’dan bir parça vardır. İnsan yaratılırken önce adam sonra da kadın yaratılmıştır. Fakat her ikisi de Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmıştır. Yani kadının ve erkeğin, her ikisinin de Tanrı benzeyişinde yaratılmalarından kaynaklı, sahip oldukları bir eşitlik vardır. Bu yüzden de Tanrı’nın gözünde hepimiz değerliyiz.
Bazı insanlar bir kaburga kemiğinden bir insan yaratılması fikrini kabul edemeyerek bu ayetleri yok sayıyorlar. Eğer Tanrı dünyayı bir hiçten yaratmışsa, bir kaburga kemiğinden de bir kadın yaratması zor olmasa gerek.
Tanrı kadını erkeğin bir parçasından yarattı. Tabii ki Tanrı’nın gözünde insan iki kişi değildir. Bir bütünün iki parçasıdır. İnsan sadece kadın ya da erkek değildir. İnsan eşittir, erkek ve kadındır. Tanrı her zaman, başlangıçta yarattığı mükemmel olan kadın ve erkek eşitliğini arzulamaktadır.
“Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi erkekte kadından doğar.” (İncil 1. Korintliler 11:12)
Yukarıda geçen, “yardımcı” sözcüğünden bahsetmek istiyorum. Çünkü bu sayede kadının Tanrı’da gerçek yaratılış amacını biraz daha iyi anlayabileceğiz. “Yardımcı” sözcüğü, Kutsal Kitap’ın yazıldığı dil olan İbranice’de, “ezer” sözcüğüdür. Bu ayette, “yardımcı yaratacağım” ifadesi ile Tanrı, “bir ezer yaratacağını” kasteder. “Ezer” kelimesinin Kutsal Kitap’ta diğer kullanılış yerlerine bakarsak tam olarak Tanrı’nın ne demek istediğini anlayabiliriz.
“Babamın Tanrısı bana yardım etti….”
Çıkış 18:4
“Yardım göndersin sana kutsal yerden”
Mezmurlar 20:2
Umudumuz Rab’dedir,
Yardımcımız kalkanımız O’dur.
Mezmur 33:20
“Gözlerimi dağlara kaldırıyorum
Nereden yardım gelecek”
Mezmur 121:1
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. (Kitapçığın sonunda “ezer” sözcüğünün kullanıldığı yerlerin bir listesini bulabilirsiniz.)
Dikkat ederseniz, “ezer” sözcüğü hep Tanrı’nın yardımı konusunda kullanılmış bir ifadedir. Tanrı kadını yaratırken, “yardımcı sözcüğü” ile erkeğe güç veren , her konuda onu destekleyen ve zor anlarında ona yardım eden bir yardımcı olmasını kastetmiştir. Kendisi yaratmış olduğu insanlara nasıl yardım ediyorsa, kadının da erkeğe o şekilde yardım etmesini istemiştir. O, erkeğe bir yardımcı yarattı; köle değil.
Burada kadına düşen sorumluluk da büyüktür. Çünkü kadın saygı ve sevgiyle erkeğe destek olmakla vazifelendirilmiştir. Mükemmel olan yaratılışın, kadın ve erkek için olan planı budur.
Kadın Tanrı’nın gözünde değerlidir. Çünkü onu erkek gibi kendi benzeyişinde yarattı. Ona canını ve ruhunu veren Tanrı’ydı. Kadının değeri kendini yaratanının değerinden gelmektedir. Günümüz dünyası ne yazık ki bu değerin çok uzağındadır.
Peki bu kadar güzel bir yaratılış, ne oldu da bu kadar bozuldu. Bugünkü yozlaşmış dünyanın ortasında, yukarıda yazılanlar hayal dünyası gibi gelmektedir.
Bozulmanın nedenini Kutsal Kitap tek bir kelime ile açıklar, “günah”. Adem ve Havva’nın günaha düşme hikayesinin herhalde şu ya da bu şekilde duymuşsunuzdur. Bu olayın gerçeğinin ayrıntılarını Kutsal Kitap’ın, “Yaratılış” bölümünden okuyabilirsiniz.
İşte o mükemmel yaratılışın günümüzde devam etmemesinin tek sebebi olan günah yüzünden, güçlü olan taraf zayıfı ezmeye başlamıştır. Tanrı’nın tasarısı, yani kadınla erkeğin birbiri içindeki uyumu, var olan diğer şeylerin yok olması gibi yok olmaya başladı. Bugün de işte o yıkımın sonuçlarını görüyoruz. Değersizlik, saygısızlık ve hoşgörüsüzlük; tüm bunlar, erkek ve kadın ilişkilerini de vurmuştur.
Kutsal Kitap’ın Eski Antlaşma bölümü olan Tevrat’tan ilerlemeye devam ettiğimizde, Tanrı’nın kadına, kaybolan saygınlığını geri vermek için pek çok kural koyduğunu okuyoruz. İncil, İsa Mesih’in kadına nasıl bir değer verdiğini açıkça anlatır.
“İsa Zeytin Dağına gitti. Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O’nun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı. Din bilginleri ve Ferisiler zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, ‘Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı.’ dediler. ‘Musa Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?’ Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı. O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve ‘İçinizde kim günahsızsa ilk taşı o atsın.’ dedi.
Sonra yine eğildi toprağa yazmaya başladı. Bunu işittikleri zaman başta yaşlılar olmak üzere birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İsa doğrulup ona ‘Kadın nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?’ diye sordu. Kadın, ‘Hiçbiri efendim.’ dedi. İsa ‘Ben de seni yargılamıyorum’ dedi. ‘Git artık bir daha günah işleme.’ ” (Yuhanna 8:1-11)
Bu İncil’in en çok bilinen pasajlarından biridir. “Günahsız olan ilk taşı atsın.” sözü ünlüdür. Ancak bu olayın daha derinlerinde, büyük gerçekler yatmaktadır.
İsa Mesih’i neden sınamak istiyorlardı? Çünkü İsa Mesih, Kutsal Yasa’nın söylediklerini başka bir bakış açısıyla insanlara açıklıyordu. Bu yüzden Kutsal Yasa’ya göre en ciddi ve ölüm cezası gerektiren bir suçla karşısına gelerek ne yapacağını görmek istediler. Zina, Tanrı’nın gözünde çok çirkin bir şeydir. Çünkü böylece Tanrı’nın yaratmış olduğu beden ve ruh kirletilmektedir. Tanrı’nın büyük saygı duyduğu evlilik kurumuna karşı işlenmiş büyük bir suçtur aynı zamanda zina. Ayette konusu geçen kadın, bu günahı pek çok defalarca işlemiş bir kadındı. Para karşılığı bedenini satıyordu. Herhalde o insanların zina eden kadını birçok kez yakalamaya da fırsatları vardı. Ancak bu fırsatı o an da kullanmak istediler.
“Kutsal Yasa’ya göre bu kadının taşlanması gerekir” diyen Ferisi, yani Din Bilgini bu konuda bütün gerçeği söylüyor muydu peki?
Kutsal Yasa’daki bu ayete bir göz atalım:
“Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina ederse hem kendisi hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir.” (Levililer 20:10)
“Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa hem kadınla yatan adam hem kadın ikisi de öldürülecek.” (Yasa’nın Tekrarı 22:22)
Ferisinin bahsettiği ayetler yukarıdadır. Görüldüğü gibi Din Bilgini gerçekten doğruyu söylüyordu. Kadın öldürülecekti, ama eksik bir şey vardı. Çünkü erkeğin de öldürülmesi gerekiyordu. Peki bu olayda erkek neredeydi? Her şeyde olduğu gibi, insan kendi yetkisini, güçlü olandan yana kullanarak, hiçbir dayanağı olmayan bir kadını ortaya sermişti ve kendi hemcinsini kurtarmıştı.
Ama İsa Mesih bunun böyle olduğunu biliyordu ve gerçeği onlara kendi merhametli üslubuyla açıkladı. Erdemli ve namuslu kadınların bile hor görüldüğü erkek bir egemen toplumda, İsa Mesih böylesine günahkar bir kadına saygısını yeniden kazandırıyordu. Erkeklere seslendi, “Günahsız olan ilk taşı atsın.” Herkes kendi vicdanıyla baş başa kaldı ve en sonunda da dağıldılar. Kadın, İsa Mesih’in önünde duruyordu. İsa Mesih o anda sevgi ve merhamet yasasını yürürlüğe koydu, “Ben de seni yargılamıyorum.”
Bu olay İsa Mesih’in kadınlara olan bakış açısını açıkça göstermektedir. İncil’in başlangıcından beri İsa Mesih’in izleyicilerinin arasında kadınlar da bulunuyordu.
Kadın Tanrı’nın gözünde değerlidir. Yetki, elinde bulunduran için büyük bir sorumluluktur. Tanrı’nın gözündeki değerini bilen bir kadın için, hayata olan bakış açısı farklıdır. Çünkü artık onu seven ve ona değer veren birinin olduğunu bilmektedir.
İncil’de, bu yeni düzende Tanrı’nın kadına verdiği değer özetlenmiştir.
“Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz.” (Galatyalılar.3: 28)
Sorun sadece kadının, erkek ya da toplum tarafından hak ettiği değeri alması değildir. Hiç kimse bize önem vermese bile, biri bizi önemsiyor ve bizi çok seviyor. Bu kişi Tanrı’dır. Tanrı’nın bizzat kendisi bizi seviyor ve bize değer veriyor. Etrafımızda, yetkisini kötüye kullanmaya meyilli pek çok insan olsa da, bizim için sahip olduğu yetkiyi sevgiyle kullanan çok büyük biri var. İşte bu yüzden, bu değerin farkında olmalıyız ve O’nun kıymetini bilmeliyiz.
O’na iman ettiğimizde, bir gün Tanrı’nın Egemenliği’nde özlediğimiz sevgiyi ve hak ettiğimiz saygıyı alacağız. O’na inanan ve O’nu seven herkes, o gün geldiğinde hak ettiği karşılığı fazlasıyla alacaktır.
Esen Kalın.
Tanrı’nın Gözünde Kadın
Üçüncü sayfa haberlerini okumak bana her zaman zor gelir. Çünkü insanın insana yaptığı zulmün haberidir onlar. Kazalar, şiddetler, yaralamalar, gasplar, hırsızlıklar, cinayetler ve ölüm… Dünyada aklınıza gelebilecek, hatta gelemeyecek birçok kötülüğün var olduğunun ispatıdır üçüncü sayfa haberleri. Kadınların gördüğü işkenceyi de işte bu üçüncü sayfa haberlerinden anlayabilirsiniz. Erkek çocuk doğurmadığı için kocasının sıcak su döküp yaktığı bir kadın, bir başka gün sadece namusundan şüphelendikleri için taşlanarak öldürülmüş bir kadın ve dayak yiyen yüzlerce kadın… Bir sürü sebepten dolayı şiddet görmüş kadınlar… Dövülmeleri için yalnızca küçük bir sebep yeter. Çünkü erkeğin, onun üzerinde yetkisi var; erkek döver de sever de!
Kadın hakları var da, bu kadınların neden hakkı yok?
Aslında bu gerçek sadece erkeğin kadına uyguladığı şiddet değildir. İnsanlar arasındaki, güçlü olanın zayıfı ezmeye meyilli olan günahlı tarafının bir göstergesidir. Büyük kardeş küçük kardeşi ezer, anne-baba çocuklarını ezer, patron işçiyi, erkek de kadını ezer.Eğer kadın erkekten daha güçlü olsaydı (hem maddi hem de fiziksel açıdan), eminim ki kadınlar da erkekleri dövebilir ya da baskı altına alabilirdi. Hatta bunun örneklerini nadiren de olsa görebiliyoruz.
Bu sadece erkek ya da kadın olmaktan kaynaklı bir sorun değil, bu; insan olmanın getirdiği bir sorundur. Peki bu sorunun çaresi var mı? Bugüne kadar alınan önlemler, tüm bu baskıların ya da eşitsizliğin sonunu getirmiş midir? Hayır. Peki ezilenlerin hakkını kim savunacak, kim bizi anlayarak şefkat gösterecek; eşimizin, babamızın, ağabeyimizi ya da patronumuzun fikrini değiştirecek? Böyle gelmiş böyle mi gidecek?
Toplumlara baktığımızda, özellikle kadınlara yapılan istismarın kaynağının, “din” olduğunu görüyoruz. Sadece ilahi dinlerde değil, çok tanrılı dinlerde de kadın istismar edilmiş ve yanlış amaçlar için kullanmıştır.
” Kadın şunu yapamaz, böyle yürüyemez, bunu giyemez, onu takamaz…” Tüm bu kuralların amacı nedir ya da bu kurallar sadece kadın için midir?
Güçlü taraf, ne yazık ki zayıf tarafı ezme aracı olarak inançların getirdiği katı düzeni kullanma fırsatını kaçırmamış.
Peki Tanrı gerçekten böyle mi istiyor? Güçlünün zayıfı ezdiği, hor gördüğü bir dünya mı Tanrı’nın arzuladığı? Hatta bir kadın olarak, en sonunda şöyle bile düşünebilirsiniz: Tanrı beni düşünüyor mu? Bana değer veriyor mu? Kadının Tanrı’nın gözünde bir değeri var mı?
İnsanların yaptıklarıyla Tanrı’yı değerlendirmek yanlıştır. İnsanın günahı Tanrı’nın iyiliğini ve kutsallığını örtemez. Tanrı bizi seviyor. İnsanlar O’nun sözlerini her devirde suistimal etseler de, O bizi yinede çok seviyor.
Ne yazık ki insan elinde bulundurduğu gücü, kendi çıkarı için kullanmaya bayılıyor. Bu yüzden ya inançları töre ve gelenek haline getirilip baskı aracı olarak ya da insanları bedensel olarak kötü şekillerde kullanıyor. Örneğin siyah derili insanlar, dersinin rengi beyaz olan insanlar tarafından; Tanrı tarafından verilmiş bir hak olduğu iddia edilerek, yüzlerce yıl köle olarak kullanılmışlardır. Ya da başka bir putperest inanca mensup olan erkekler, kadınları tapınaklarda fahişe olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Tarih sayfalarında bu tür şeylere her dönemde rastlayabilirsiniz.
Yukarıda Tanrı’nın bize olan sevgisinden kısa da olsa bahsettik. Acı içindeki, haksızlığa uğramış bir kişi için, sevgiden bahsetmek acı verici olabiliyor. Çünkü insan acı çektikçe, Tanrı’nın varlığından ya şüphe duyuyor ya da O’na daha çok bağlanıyor.
Bizim için Tanrı’nın Sözü olan ve Tanrı’yı gerçekten tanımak için tek kaynak olan Kutsal Kitap’ta, biz kadınlar hakkında neler söylendiğine bakmak istiyorum. İncelemeye Eski Antlaşma dediğimiz Tevrat ve Zebur’dan başlayalım. Daha sonra İncil’den, İsa Mesih’in sözlerine ve İncil’in kadınlar için neler söylediğine bakacağız.
Tanrı’nın Benzeyişinde Yaratılan Kadın
“ Tanrı, ‘İnsanı kendi suretimizde , kendimize benzer yaratalım’ dedi. Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.” (Yaratılış 1:26-27)Ayetlerde de görüldüğü gibi, Tanrı insanları kendi suretinde yarattı. “Tanrı suretinde yaratılmak” ne demektir? Tanrı suretinde yaratılmak, Tanrı’nın kendi benzeyişinde olmak demektir.
İçimizde Tanrı’dan bir parça vardır. İnsan yaratılırken önce adam sonra da kadın yaratılmıştır. Fakat her ikisi de Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmıştır. Yani kadının ve erkeğin, her ikisinin de Tanrı benzeyişinde yaratılmalarından kaynaklı, sahip oldukları bir eşitlik vardır. Bu yüzden de Tanrı’nın gözünde hepimiz değerliyiz.
İnsanın yaratılışının ayrıntılarını daha sonraki ayetlerde de okuyoruz.
“Rab Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğun üfledi. Böylece Adem yaşayan bir varlık oldu. Sonra “Adem’in yalnız olması iyi değil” dedi. ‘Ona uygun bir yardımcı yaratacağım’ (yardımcı sözcüğünü daha sonra açıklayacağım) dedi.” “Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi. Adem, ‘işte bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir’ dedi. Ona, ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı. Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak. İkisi tek beden olacak.” (Yaratılış 2:18, 21-24)Bazı insanlar bir kaburga kemiğinden bir insan yaratılması fikrini kabul edemeyerek bu ayetleri yok sayıyorlar. Eğer Tanrı dünyayı bir hiçten yaratmışsa, bir kaburga kemiğinden de bir kadın yaratması zor olmasa gerek.
Tanrı kadını erkeğin bir parçasından yarattı. Tabii ki Tanrı’nın gözünde insan iki kişi değildir. Bir bütünün iki parçasıdır. İnsan sadece kadın ya da erkek değildir. İnsan eşittir, erkek ve kadındır. Tanrı her zaman, başlangıçta yarattığı mükemmel olan kadın ve erkek eşitliğini arzulamaktadır.
“Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi erkekte kadından doğar.” (İncil 1. Korintliler 11:12)
Yukarıda geçen, “yardımcı” sözcüğünden bahsetmek istiyorum. Çünkü bu sayede kadının Tanrı’da gerçek yaratılış amacını biraz daha iyi anlayabileceğiz. “Yardımcı” sözcüğü, Kutsal Kitap’ın yazıldığı dil olan İbranice’de, “ezer” sözcüğüdür. Bu ayette, “yardımcı yaratacağım” ifadesi ile Tanrı, “bir ezer yaratacağını” kasteder. “Ezer” kelimesinin Kutsal Kitap’ta diğer kullanılış yerlerine bakarsak tam olarak Tanrı’nın ne demek istediğini anlayabiliriz.
“Babamın Tanrısı bana yardım etti….”
Çıkış 18:4
“Yardım göndersin sana kutsal yerden”
Mezmurlar 20:2
Umudumuz Rab’dedir,
Yardımcımız kalkanımız O’dur.
Mezmur 33:20
“Gözlerimi dağlara kaldırıyorum
Nereden yardım gelecek”
Mezmur 121:1
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. (Kitapçığın sonunda “ezer” sözcüğünün kullanıldığı yerlerin bir listesini bulabilirsiniz.)
Dikkat ederseniz, “ezer” sözcüğü hep Tanrı’nın yardımı konusunda kullanılmış bir ifadedir. Tanrı kadını yaratırken, “yardımcı sözcüğü” ile erkeğe güç veren , her konuda onu destekleyen ve zor anlarında ona yardım eden bir yardımcı olmasını kastetmiştir. Kendisi yaratmış olduğu insanlara nasıl yardım ediyorsa, kadının da erkeğe o şekilde yardım etmesini istemiştir. O, erkeğe bir yardımcı yarattı; köle değil.
Burada kadına düşen sorumluluk da büyüktür. Çünkü kadın saygı ve sevgiyle erkeğe destek olmakla vazifelendirilmiştir. Mükemmel olan yaratılışın, kadın ve erkek için olan planı budur.
Kadın Tanrı’nın gözünde değerlidir. Çünkü onu erkek gibi kendi benzeyişinde yarattı. Ona canını ve ruhunu veren Tanrı’ydı. Kadının değeri kendini yaratanının değerinden gelmektedir. Günümüz dünyası ne yazık ki bu değerin çok uzağındadır.
Peki bu kadar güzel bir yaratılış, ne oldu da bu kadar bozuldu. Bugünkü yozlaşmış dünyanın ortasında, yukarıda yazılanlar hayal dünyası gibi gelmektedir.
Bozulmanın nedenini Kutsal Kitap tek bir kelime ile açıklar, “günah”. Adem ve Havva’nın günaha düşme hikayesinin herhalde şu ya da bu şekilde duymuşsunuzdur. Bu olayın gerçeğinin ayrıntılarını Kutsal Kitap’ın, “Yaratılış” bölümünden okuyabilirsiniz.
İşte o mükemmel yaratılışın günümüzde devam etmemesinin tek sebebi olan günah yüzünden, güçlü olan taraf zayıfı ezmeye başlamıştır. Tanrı’nın tasarısı, yani kadınla erkeğin birbiri içindeki uyumu, var olan diğer şeylerin yok olması gibi yok olmaya başladı. Bugün de işte o yıkımın sonuçlarını görüyoruz. Değersizlik, saygısızlık ve hoşgörüsüzlük; tüm bunlar, erkek ve kadın ilişkilerini de vurmuştur.
Kutsal Kitap’ın Eski Antlaşma bölümü olan Tevrat’tan ilerlemeye devam ettiğimizde, Tanrı’nın kadına, kaybolan saygınlığını geri vermek için pek çok kural koyduğunu okuyoruz. İncil, İsa Mesih’in kadına nasıl bir değer verdiğini açıkça anlatır.
“İsa Zeytin Dağına gitti. Ertesi sabah erkenden yine tapınağa döndü. Bütün halk O’nun yanına geliyordu. O da oturup onlara öğretmeye başladı. Din bilginleri ve Ferisiler zina ederken yakalanmış bir kadın getirdiler. Kadını orta yere çıkararak İsa’ya, ‘Öğretmen, bu kadın tam zina ederken yakalandı.’ dediler. ‘Musa Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?’ Bunları İsa’yı denemek amacıyla söylüyorlardı. O’nu suçlayabilmek için bir neden arıyorlardı. İsa eğilmiş parmağıyla toprağa yazı yazıyordu. Durmadan aynı soruyu sormaları üzerine doğruldu ve ‘İçinizde kim günahsızsa ilk taşı o atsın.’ dedi.
Sonra yine eğildi toprağa yazmaya başladı. Bunu işittikleri zaman başta yaşlılar olmak üzere birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bıraktılar. Kadın ise orta yerde duruyordu. İsa doğrulup ona ‘Kadın nerede onlar? Hiçbiri seni yargılamadı mı?’ diye sordu. Kadın, ‘Hiçbiri efendim.’ dedi. İsa ‘Ben de seni yargılamıyorum’ dedi. ‘Git artık bir daha günah işleme.’ ” (Yuhanna 8:1-11)
Bu İncil’in en çok bilinen pasajlarından biridir. “Günahsız olan ilk taşı atsın.” sözü ünlüdür. Ancak bu olayın daha derinlerinde, büyük gerçekler yatmaktadır.
İsa Mesih’i neden sınamak istiyorlardı? Çünkü İsa Mesih, Kutsal Yasa’nın söylediklerini başka bir bakış açısıyla insanlara açıklıyordu. Bu yüzden Kutsal Yasa’ya göre en ciddi ve ölüm cezası gerektiren bir suçla karşısına gelerek ne yapacağını görmek istediler. Zina, Tanrı’nın gözünde çok çirkin bir şeydir. Çünkü böylece Tanrı’nın yaratmış olduğu beden ve ruh kirletilmektedir. Tanrı’nın büyük saygı duyduğu evlilik kurumuna karşı işlenmiş büyük bir suçtur aynı zamanda zina. Ayette konusu geçen kadın, bu günahı pek çok defalarca işlemiş bir kadındı. Para karşılığı bedenini satıyordu. Herhalde o insanların zina eden kadını birçok kez yakalamaya da fırsatları vardı. Ancak bu fırsatı o an da kullanmak istediler.
“Kutsal Yasa’ya göre bu kadının taşlanması gerekir” diyen Ferisi, yani Din Bilgini bu konuda bütün gerçeği söylüyor muydu peki?
Kutsal Yasa’daki bu ayete bir göz atalım:
“Biri başka birinin karısıyla, yani komşusunun karısıyla zina ederse hem kendisi hem de zina ettiği kadın kesinlikle öldürülecektir.” (Levililer 20:10)
“Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa hem kadınla yatan adam hem kadın ikisi de öldürülecek.” (Yasa’nın Tekrarı 22:22)
Ferisinin bahsettiği ayetler yukarıdadır. Görüldüğü gibi Din Bilgini gerçekten doğruyu söylüyordu. Kadın öldürülecekti, ama eksik bir şey vardı. Çünkü erkeğin de öldürülmesi gerekiyordu. Peki bu olayda erkek neredeydi? Her şeyde olduğu gibi, insan kendi yetkisini, güçlü olandan yana kullanarak, hiçbir dayanağı olmayan bir kadını ortaya sermişti ve kendi hemcinsini kurtarmıştı.
Ama İsa Mesih bunun böyle olduğunu biliyordu ve gerçeği onlara kendi merhametli üslubuyla açıkladı. Erdemli ve namuslu kadınların bile hor görüldüğü erkek bir egemen toplumda, İsa Mesih böylesine günahkar bir kadına saygısını yeniden kazandırıyordu. Erkeklere seslendi, “Günahsız olan ilk taşı atsın.” Herkes kendi vicdanıyla baş başa kaldı ve en sonunda da dağıldılar. Kadın, İsa Mesih’in önünde duruyordu. İsa Mesih o anda sevgi ve merhamet yasasını yürürlüğe koydu, “Ben de seni yargılamıyorum.”
Bu olay İsa Mesih’in kadınlara olan bakış açısını açıkça göstermektedir. İncil’in başlangıcından beri İsa Mesih’in izleyicilerinin arasında kadınlar da bulunuyordu.
Kadın Tanrı’nın gözünde değerlidir. Yetki, elinde bulunduran için büyük bir sorumluluktur. Tanrı’nın gözündeki değerini bilen bir kadın için, hayata olan bakış açısı farklıdır. Çünkü artık onu seven ve ona değer veren birinin olduğunu bilmektedir.
İncil’de, bu yeni düzende Tanrı’nın kadına verdiği değer özetlenmiştir.
“Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz.” (Galatyalılar.3: 28)
Sorun sadece kadının, erkek ya da toplum tarafından hak ettiği değeri alması değildir. Hiç kimse bize önem vermese bile, biri bizi önemsiyor ve bizi çok seviyor. Bu kişi Tanrı’dır. Tanrı’nın bizzat kendisi bizi seviyor ve bize değer veriyor. Etrafımızda, yetkisini kötüye kullanmaya meyilli pek çok insan olsa da, bizim için sahip olduğu yetkiyi sevgiyle kullanan çok büyük biri var. İşte bu yüzden, bu değerin farkında olmalıyız ve O’nun kıymetini bilmeliyiz.
O’na iman ettiğimizde, bir gün Tanrı’nın Egemenliği’nde özlediğimiz sevgiyi ve hak ettiğimiz saygıyı alacağız. O’na inanan ve O’nu seven herkes, o gün geldiğinde hak ettiği karşılığı fazlasıyla alacaktır.
Esen Kalın.