- 24 Ocak 2023
- 17,399
- 378
Aile planlaması, doğum kontrolü olarak da adlandırılan kontrasepsiyon, “Bütün çiftlerin ve bireylerin istedikleri sayıda çocuğa sahip olma ve doğumların arasını açmaya serbestçe ve sorumluca karar vermeleri ve bu amaçla bilgi, eğitim ve araçlara sahip olmaları” olarak tanımlanmıştır. Kontrasepsiyonun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk belgeler MÖ 3000 yılında Antik Mısır’da kondom kullanıldığını göstermektedir. Kahun veya Petri Papirusu (MÖ 1850) ve Elbers Papirusu (MÖ 1500) gibi belgelerden Yine Mısır’da MÖ 1800’lü yıllarda timsah dışkısı, bal, sodyum karbonat içerikli vajinal tıkaçların kullanıldığı öğrenilmektedir. Milattan önceki dönemlerde Arapların çölü geçerken, gebe kalmaması için develerin uterusuna taşlar koydukları da bilinmektedir. Modern çağda, özellikle toplumların doğum kontrolünü, giderek bir insan hakkı olarak görmeye başlaması ve aşırı doğurganlıkla sağlık ve refah arasındaki ilişkinin iyi anlaşılması, konu ile ilgilenenleri, bilimsel gerçekleri ve uygun teknolojileri araştırmaya ve geliştirmeye yöneltmiştir.
Kondomlarla ilgili ilk çalışmalar 16.yy.’ın ortalarında başlamış olup, ilk plastik kondom 1844’te Charles
Goodyear tarafından üretilmiştir. 1885’te spermisitler kullanıma sunulmuştur. Rahim içi araçlar (RİA) 1909’da Richter, 1929’da Grafenberg tarafından tanımlanmıştır. Hormonal kontraseptiflerin ilki olan haplar konusunda ilk çalışmalar Roüc, Pincus ve Garcia’nın 1956 ve 1958’deki yayınlarıdır. Bu tarihlerden sonra hormonal kontraseptifler üzerinde araştırmalar devam etmiş, ilk oral kontraseptif 1960 yılında kullanıma sunulmuş, daha sonraları da hormonal kontraseptiflerin implant ve enjeksiyon şekilleri geliştirilmiştir. Daha sonraki yıllarda 1998’de postkoital kontraseptif kullanımı/acil kontrasepsiyon yöntemi onaylanmış, 2000’lerde uzun süre etkili hormon enjeksiyonları, progesteron içerikli RİA, vajinal halka, “patch” uygulamaları ve uzun süreli kullanılabilen oral kontraseptifler geliştirilmiştir.
Kontrasepsiyon kullanımı özellikle Asya ve Latin Amerika olmak üzere dünyanın pek çok yerinde artış göstermiştir ama sahra altı Afrika’da halen düşük seviyelerdedir. Küresel olarak değerlendirildiğinde modern
kontrasepsiyon yöntemlerinin kullanım oranı 1990 yılından 2015 yılına kadar %54’ten %57,4’e yükselmiştir. Bölgesel olarak incelendiğinde modern kontrasepsiyon yöntemlerinin kullanımı 2008 yılından 2015 yılına kadar çok az artış göstermiş ya da sabit kalmıştır. Afrika’da %23,6’dan %27,6’ya, Asya’da %60,9’dan %61,6’ya, Latin Amerika ve Karayiplerde %66,7’den %67’ye yükselmiştir.4 Ülkemizde ise TNSA 2013 verilerine göre kontrasepsiyon kullanım oranı %74’tür (%47,4’ü modern yöntem, %26,6’sı ise geleneksel yöntem). Modern yöntem kullanım oranı 1993’ten 2013’e kadar %34,5’ten %47,4’e yükselirken, geleneksel yöntem kullanım oranı %28,1’den %26’ya düşmüştür.
Kontrasepsiyon yöntemi kullanım oranında artış gözlenmesine rağmen karşılanmamış kontrasepsiyon ihtiyacı halen yüksektir. Nüfus artışı ve kısıtlı aile planlaması hizmeti verilmesinin bunda büyük rolü vardır. Afrika’da üreme çağındaki kadınların %23,2’sinin modern kontrasepsiyon yöntemlerine ihtiyaçları vardır. Asya ve Latin Amerika, Karayip gibi kontrasepsiyon kullanım sıklığı göreceli olarak yüksek bölgelerde bu ihtiyaç sırasıyla %10,9 ve %10,4’tür. Ülkemizdeki karşılanmamış kontrasepsiyon ihtiyacı ise %6 olarak bildirilmektedir.
Kondomlarla ilgili ilk çalışmalar 16.yy.’ın ortalarında başlamış olup, ilk plastik kondom 1844’te Charles
Goodyear tarafından üretilmiştir. 1885’te spermisitler kullanıma sunulmuştur. Rahim içi araçlar (RİA) 1909’da Richter, 1929’da Grafenberg tarafından tanımlanmıştır. Hormonal kontraseptiflerin ilki olan haplar konusunda ilk çalışmalar Roüc, Pincus ve Garcia’nın 1956 ve 1958’deki yayınlarıdır. Bu tarihlerden sonra hormonal kontraseptifler üzerinde araştırmalar devam etmiş, ilk oral kontraseptif 1960 yılında kullanıma sunulmuş, daha sonraları da hormonal kontraseptiflerin implant ve enjeksiyon şekilleri geliştirilmiştir. Daha sonraki yıllarda 1998’de postkoital kontraseptif kullanımı/acil kontrasepsiyon yöntemi onaylanmış, 2000’lerde uzun süre etkili hormon enjeksiyonları, progesteron içerikli RİA, vajinal halka, “patch” uygulamaları ve uzun süreli kullanılabilen oral kontraseptifler geliştirilmiştir.
Kontrasepsiyon kullanımı özellikle Asya ve Latin Amerika olmak üzere dünyanın pek çok yerinde artış göstermiştir ama sahra altı Afrika’da halen düşük seviyelerdedir. Küresel olarak değerlendirildiğinde modern
kontrasepsiyon yöntemlerinin kullanım oranı 1990 yılından 2015 yılına kadar %54’ten %57,4’e yükselmiştir. Bölgesel olarak incelendiğinde modern kontrasepsiyon yöntemlerinin kullanımı 2008 yılından 2015 yılına kadar çok az artış göstermiş ya da sabit kalmıştır. Afrika’da %23,6’dan %27,6’ya, Asya’da %60,9’dan %61,6’ya, Latin Amerika ve Karayiplerde %66,7’den %67’ye yükselmiştir.4 Ülkemizde ise TNSA 2013 verilerine göre kontrasepsiyon kullanım oranı %74’tür (%47,4’ü modern yöntem, %26,6’sı ise geleneksel yöntem). Modern yöntem kullanım oranı 1993’ten 2013’e kadar %34,5’ten %47,4’e yükselirken, geleneksel yöntem kullanım oranı %28,1’den %26’ya düşmüştür.
Kontrasepsiyon yöntemi kullanım oranında artış gözlenmesine rağmen karşılanmamış kontrasepsiyon ihtiyacı halen yüksektir. Nüfus artışı ve kısıtlı aile planlaması hizmeti verilmesinin bunda büyük rolü vardır. Afrika’da üreme çağındaki kadınların %23,2’sinin modern kontrasepsiyon yöntemlerine ihtiyaçları vardır. Asya ve Latin Amerika, Karayip gibi kontrasepsiyon kullanım sıklığı göreceli olarak yüksek bölgelerde bu ihtiyaç sırasıyla %10,9 ve %10,4’tür. Ülkemizdeki karşılanmamış kontrasepsiyon ihtiyacı ise %6 olarak bildirilmektedir.